Rober Koptaş, roman yazarlığına ilk adımını attığı ‘Unufak’la 20. yüzyıl Ermeni toplumunun deneyimlediği acılara ve yıkıcı toplumsal olaylara üç kuşak üzerinden kurguladığı bir hikâyeyle dokunmaya çalışıyor.
Kumkapı’da, eski balıkçılar mahallesinde çekilmiş karelerin ‘Kumkapı Balıkçıları’ başlığı altında bir seçki olarak sergilenmesine, Ara Güler’in 1952 yılında, henüz genç bir foto muhabiriyken hazırladığı, Jamanak gazetesinde yayımlanan ‘Kumkapı Ermeni Balıkçılarıyla Birlikte’ başlıklı yazı dizisi ilham olmuş. Sergide, imzası niteliğinde olan ünlü fotoğrafların yanı sıra daha az bilinen kareler de bulunuyor. Âdeta imza hâline gelmiş, kimi zaman toplu hâlde, kimi zaman tek başına kadraja girmiş balıkçıların ve merametçilerin fotoğraflarında, hemen gözümüze çarpan kadınlar da var; en çok dikkat çeken de, Merametçi Saten Hanım.
Uzun bir araştırma ve yazım sürecinin ürünü olarak ortaya çıkan ‘The Prospectors’ romanındaki tarihsel çerçeve, baba tarafından Ermeni olan Djanikian’ın Amerikalı annesinin aile geçmişine dayanıyormuş. Djanikian romanı yazarken eski, yeni ve özellikle Klondike bölgesine dair unutulmuş kaynakları incelemiş ve edindiği bilgilerle, resmî tarih ile kişisel tarihten kesitleri birleştiren bu hikâyeyi kurgulamış.
Kolektifimizden Meri Tek Demir Radyo Agos'ta Hamasdeğ'in edebiyatı hakkında konuştu.
Romanın odağında yer alan; hayatı taşranın kısıtlı dünyasını aşıp büyük şehrin karmaşası içinde şekillenen ve tüm bu olayların içinde yaratıcılığını ve kalemini bir servi ağacını kurtarmak için siper hâline getiren bir kadın karakter olarak Suna, yok oluşa karşı direnişi temsil ediyor. ‘Servi Nine ve Üç Güzeller’in Ermeni bir kadının kaleminden çıkmış olması, okurda, romanda Ermeni kültürü hakkında bir şeyler görme beklentisi uyandırabilir. Doğrusu, aynı topluma mensup olduğumuz için bu merak ve beklenti bende de oluşmuştu...
Kavar’ı bugün en genel tabirle Ermenilerin kırsaldaki yaşamı olarak anlıyoruz ve bugün bağlarımızın zayıfladığı doğanın kırsal yaşamdaki yansımalarını, yüz yıl öncesinin kavar halkının henüz huzurlu olan yaşamlarını nostaljik bir bakışla ele alıyoruz. Hâlbuki ‘Dapan Markar’ ve diğer öyküler, kavar yazarlarının tek gayesinin kavar’ı idealize etmek olmadığını gösteriyor.